Selamlar ben Ayla İstanbul Üsküdardan... 26 yaşındayım

Selamlar ben Ayla İstanbul Üsküdardan... 26 yaşındayım. Uzun zamandır hikaye yazmak istiyordum aslında. Ama bundan hep vazgeçtim; nedenini çok fazla düşünmedim. Belki de bu türde yazılan şeylerin çoğu saçma ve gerçek dışıydı.

Ama sonunda, fazlaca ısrar da olunca karar verdim yazmaya. 

Hem yazmayı çok sevmem hem de bu yaşadığımı paylaşma isteğimden. Beni tanıyanlar bilir, çok konuşkan biri değilim. Genel olarak sessizimdir, kendi halinde. Bu sessizlik kendimi tanıdığımdan beri var. Belki annem ile babamın ayrılmasından sonra daha da belirginleşti bilemiyorum. Ama bu ayrılık beni başka yönleriyle de fazlaca etkilemişti. Hayatımda ihaneti ve aldatmayı tanıdım annem sayesinde. Kızların babasına düşkün olduğu gerçeği bizim ailemizde de tam anlamıyla öyleydi. Çok iyi zaman geçirirdik babamla, konuşmasakta beni anlayabiliyor olması harika bir durumdu. Hayat hikayemi anlatıyor gibi olmamak için bu konuyu burda kapatmak istiyorum.

Çocukluğum Antalya’da geçti. Merkezde oturuyorduk ama yazları, güneşin kavurmaya başladığı zamanlarda muhakkak Alanya’da yazlıkta olurduk. Hemen hergün bir davet vardı yazlıkta. Aile dostlarımız, babamın o zamanlar sahip olduğu Turizm şirketinin yönetimindeki arkadaşları ve tabiki onların hanımları. Her akşam rakılar eşliğinde yemekler yenir ve denizin esintilerinin tadı çıkarılır, eğlence geç saatlere kadar sürerdi. Tabii hergün denizin ve kumun tadını çıkaran biri olarak bu akşamlarda genelde erkenden uyuyakalırdım. Güneşliydi Alanya... Güzel bir arkadaş grubum vardı ve artık 17 yaşında bir genç kız olarak iyice dişiliğim ön plana çıkmaya başlamıştı. Bikiniler giyiyor, vücudumu sergiliyordum. Yüzmeyi ardından da saatlerce kumsalda zaman geçirmeye bayılıyordum. Kendi aramızda değişik eğlence şekillerimiz vardı. Hikayeler anlatırdık birbirimize, Hakan ve Alper’in yaptığı komikliklere gülerdik, kız kıza kalınca da yaşadığımız ufak çaplı cinsel deneyimleri paylaşırdık .Ben genelde sessiz olduğum için dinleme de kalıyordum. Ama artık genç bir kızdım ve inanılmaz bir isteğim vardı.

Odamda yalnız kaldığım zamanlarda kendime dokunmak en zevk aldığım şeylerin başında geliyordu. Güzel bir yüzüm ve dikkat çekici bir fiziğim vardı, hatta babamın arkadaşları bile sürekli benden bahsederken çok güzel olduğumu söylerlerdi. Ama birisiyle ilişki yaşamak o an için çok istediğim birşey değildi, bunun özel ve planlanmadan olmasını istiyordum. Aceleci değildim ve yaptığım şeyden zevk almam bir an önce olmasından daha önemliydi. Ama merakımı yenmem zor oluyordu. Bir erkeğin p*nisini, ona dokunmayı, boşalmasını merak ediyordum gerçekten. Özellikle de birinin elinin vucudumda gezmesi, g*ğüs uçlarıma dokunması, dil darbeleriyle onları ıslatması, parmaklarının k*lotumun altına doğru uzanması nasıl bir duyguydu, merak edilesi şeylerdi. Daha önce birkaç kere öpüşmüştüm ama kesinlikle bunları yaşamak, yaşamak bir yana, hayal etmek bile heyecanlanmam için yeterliydi. O gün yine kahvaltımı yaptıktan sonra çantamı hazılayıp telefona sarıldım. Hergün olduğu gibi birbirimizi çaldırıyor ve buluşup sahile iniyorduk. Herkes yanında muhakkak birşeyler getiriyordu ve öğlenin kavurucu sıcağında zaman geçirmek için okey ıstakalarımız, kağıtlarımız bazen tabu veya monopolimiz muhakkak yanımızda olurdu.

Hiçbir zaman para hesabı yapmamıştım, istediğini almak ve isteğin şeyleri yapmak garip bir duyguydu. Hepimiz öyle olduğumuz için birçok şeyi sorgulamak aklımıza dahi gelmiyordu. Dışardan zengin ,şimarık, concon veya zengin züppe çocuklardık işte. Babam evde yoktu erken çıkıp, Antalya’ya gitmiş olmalıydı. Bende anneme çıkıyorum diye seslenip kapıyı çektim. Arkadan telefonunu al diye bağırmasını duymuştum ama oldum olası telefon taşımayı sevmediğim için ciddiye almadım. Köşeye geldiğimde herkesin orda olduğunu gördüm. 6 kişiydik. 4 kız 2 erkek. Biraz entresandı dağılımı grubun ama herkesin yakın olduğu birileri vardı. Ben Hakan’la sevgili gibiydim daha doğrusu yeni yeni benimle ilgilendiğini farkediyodum. Elif’le Alper’de aynı durumdaydı. Pınar’ın sevgilisi Muğladaydı ama eminim Pınar bunu hiç dert etmiyordu çünkü her yaz olduğu gibi bu yazı da yalnız geçirmeyecekti. Bide Ayşenur vardı, O; grubumuzun müzmin bekarı gibiydi. Gruptaki en eğlenceli ve neşeli kim deseler kesinlikle Ayşenur derdik. Yüzü hep güler bizim de öyle olmamızı isterdi. Hepimizle ilgilenir hoşça vakit geçirmemiz için uğraşırdı.Böyle olmasının nedeni galiba oranın yerlilerinden olmasıydı.

Bir nevi köy muhtarı veya ilçe kaymakamı görevi üstleniyordu. Zaten Alanya’nın genel olarak insanı çok sıcak ve içtendi. 15 dk sonra sahildeydik. Hep yaptığımız gibi denizi görür görmez bütün eşyalarımızı bırakır,el ele tutuşur denize sarılıyor gibi Akdeniz’in serin sulara atardık kendimizi. Neden böyle birşey yaptığımıza anlam verememiştim hiçbir zaman ama çok eğlenceliydi işte. Suya girdiğimizden beri Hakan yanımdan ayrılmıyordu. Saçımdan, elimden veya bacağımdan nerden tutarsa beni kendine doğru çekiyor ve kafamı suya sokmaya çalışıyordu. O gün her zamankinden daha çok istekliydi benimle uğraşmaya. Bende ona karşılık vermeye başladım elimden geldiğince. Ama benden çok daha güçlü kolları vardı. Yerel bir voleybol takımında oynuyordu ve düzenli olarak spor yaptığından yaşına göre kızları etkileyen bir vucuda sahipti. Kollarından ve beni sımsıkı tutan ellerinden kurtulmam mümkün olmuyordu çoğu zaman ama canımın yanmaması için genelde hemen bırakıyordu. Neredeyse bizden başka kimse yok gibiydi sahilde. Zaten biraz özel ve tenha bir yer bulmuştuk kendimize. Rahatça tadını çıkarıyorduk denizin.

Bir ara diğerlerine baktığımda Ayşenur dışında grubun; geleneksel en çok nefes tutma yarışına girdiklerini görüyordum. O yaşlarda demek ki böyle şeylerden zevk alıyordu insan. Hakan ‘la biz biraz uzaklaşmıştık. Tam bu dalgınlıkta Hakan bir anda kollarımdan tutup beni kendine çekti. Bir anda tek vucut olmustuk. Gözlerime bakıyordu ve nefesini hissedebiliyordum. Gögüsü gögüsüme karnımda karın boşluğuna değiyordu. bir anda okadar yaklaşmış olmamız inanılmaz heyecanlandırmıştı beni. Nefes nefeseydim. Bacaklarım bacaklarına değdikçe titremem artıyordu. Kontrolümü kaybetmekten korkuyordum ve bir anda gevşetmiş kollarından sıyrılıp yüzmeye başladım. Düşünemiyordum. Onun da heyecanı gözlerinden okunuyordu, ne yapmaya çalıştığımı anlamak istiyordu ve arkamdan vakit kaybetmeden kulaç atmaya başladı. Daha ıssız bir yere gitmeliydim, en azından içimdeki arzu bunu söylüyordu. Bende ilerde kayalıkların arkasına doğru yüzmeye başladım; diğerleri bizi unutmuş gibiydi. Deliler gibi yüzüyor birbiri ardına kulaç atıyordum. Kıyıya çok az kalmıştı, yorulmuştum, kollarımda derman kalmadığını hissediyordum. Sahile çıkar çıkmaz bir kaç adım attıktan sonra kendimi sıcacık kumların üzerine bıraktım. Kum tanelerinin sıcaklığını bütün vucudumda hissedebiliyordum.

Hakan da çıkar çıkmaz yanıma uzanmıştı.Nefes nefese kalmış, derin derin nefes alıp veriyorduk. Gözlerimi kapatıp ne olabileceğini düşürken Hakan’ın ‘Ayla’ demesiyle irkildim. Yine göz gözeydik, bana yan dönmüştü ve yüzüme düşen ıslak saçlarımı o iri narin ve uzun parmaklarıyla kenara alıyordu. Bu anı yaşamıştım ama ilk defa kalbimin bukadar çarpıtığını hissediyordum. Dudaklarını üst dudağıma değdirdiği an artık gözlerimin kaydığını, başımın döndüğünü ve kendimi ona teslim etmek üzere olduğumu anladım. Diğer kolunu başımın arkasından geçirmiş ve beni kendine daha çok yaklaştırmıştı. Öpüşüyorduk yavaş yavaş. Islak dudaklarıma her değdiğinde daha çok karşılık veriyodum. Her seferinde ağzımı aralıyor dilime dokunmasını istiyordum. Dudaklarımı emiyor,her ufak noktaya değmeye çalışıyordu. Çok zevk aldığını hızlanmasından anlayabiliyordum. Dillerimizi birbirine değdiriyorduk deliler gibi. Dilimi yakalıp emmeye başladığında o bacaklarımdaki titrememin tekrar başladığını hissediyordum. Güneşin kavuruculuğu kendini göstermeye başlamasına rağmen vucudumdaki bu titremeye anlam veremiyordum. Bütün ıslaklığıyla öpüşmemiz devam ederken Hakan’nın diğer elini g*ğüsümde hissettim. Daha fazlasını istiyor,daha fazlasını istiyordum.. Ama burda olmamalıydı. Birinin bizi izliyor olma düşüncesi beni rahatsız etmeye başlamıştı ama Hakan durmak bilmiyordu. Ona karşı koyamıyordum. Elini g*ğüslerimde gezdiriyor ve uzun parmaklarıyla onları kavrıyordu.

Hayal ettiğimden çok daha fazla zevk alıyordum ve özellikle birinin vucuduma dokunması beni tahrik etmeye yetmişti fazlasıyla. Bunun hayaliydi her vucuduma dokunduğumda beni ateş gibi yapan. Kendimi ona bırakmıştım ve o an ne isterse yapması iznini vermiş gibiydim. Oda bunu gercekten ustaca kullanıyor ve hiç acele etmeden anın tadını çıkartıyordu. Dudaklarımından boynuma geçtiği anla kafamı geriye bırakmam bir oldu. Uçuyordum sanki. Her zerremi diliyle ıslatıyor, kulaklarımın altlarını emiyordu. Çok tahrik olmuştum ve ıslandığımı hissedebiliyordum. Hakanın her dokunuşu,dudaklarının tenimle her teması,benim kendimi biraz daha bırakmama neden oluyordu. İster istemez sıcacık kumlara uzattığım bacaklarımı toplamış ve aralamıştım. Sanki onu en sıcağıma davet ediyor, biran önce elinin aralığıma değmesi için sabırsızlanıyordum. Hakan’nın kafasını biraz daha g*ğüs hizama indirmesiyle gözlerimi açmaya başladım, bundan sonrasını izlemek istiyordum besbelli. Oda artık bikinimin üstten g*ğüslerime dokunmaktan yorulmuş, biran önce bu bez parçasından kurtulmak istiyordu. Daha önce yaşamadığı şeyleri yaşıyordu o da benim gibi. Tecbrübesizdi ama içinden geldiği gibi davranmak onu benim için yeteri kadar cazibeli kılmıştı. Elleri sırtımda uzun bir süre bikinim iplerini aradı. Tam bu esnada denize kayan gözlerimle birilerinin geldiğini farkettim. Bizimkilerdi. Hemen Hakan’a seslendim. Yüzüme bakıyordu anlamsızca. Bizimkiler geliyor dedim tekrar. O ana kadar mutluluğu doruklarında yaşayan adam gitmiş yerine suratı düşmüş dertli bir adam gelmişti sanki.

Toparlandık.

Sessizliği Ayşenur’un ‘nerdesiniz çifte kumrular’ nidası bozdu. Sanki hiçbirşey yaşanmamış, zaman bizim kıyıya uzanmamızla durmuş ve şuan tekrar kaldığı yerden devam ediyor gibiydi. O gün vakit bir türlü geçmek bilmedi. Eve gitmek istiyordum, aslında asıl isteğim yalnız kalmaktı. Hakan’la yaşadıklarımı bütün gün kafamda defarlarca tekrar yaşamıştım. Onunla bütün gün konuşmadık, yanyana gelmedik. Sanki birbirimize yaklaşsak bir daha ayrılamayacak gibiydik. Kızlar sürekli yarınki beach partiden söz ediyorlardı. Ne giyelim, kaçta gideriz, ne içeriz.. Okadar sıkıcı şeylerdi ki benim için. İlk defa sadece bedenen yanlarındaydım. Onlara katılamıyordum bile. Ertesi gün Pınarla Elif alışverişe gittiler. Ben istememiştim nedense. Birşeylerin abartılması hoşuma gitmiyordu, sade biriydim özellikle kıyafet konusunda. Öğleden sonra birşeyler yemek için Ayşenur ‘da sözleştik. Uzunca bir süre yatak sefasından sonra kendimi banyo attım. Aynanın karşısında çırılçıplak kendimi seyrediyordum .Pürüzsüz bir tenim vardı, g*ğüslerim okadar büyük olmasalarda dik ve dolgunlardı. Bacaklarımın uzunluğu,yukarı tarafa doğru belirgin bir çizgi gibi kadınlığım, bütün şehvetiyle ne kadar arzulu olduğumu gösteriyordu. Elimi vücudumda gezdiriyor, g*ğüs uçlarıma dokunuyordum. Çok belirginlerdi. Elimle kritorisime dokunduğumda içimin gıcıklandığını hissettim. Bugün çok farklı dedim kendi kendime. Büyüyüp olgunlaştığımı ve vücudumun inanılmaz değişimini seyrediyordum.

Herşeyi; her zamanki gibi, hep yaptığım gibi akışına bırakacaktım.

Gardrobumdan siyah elbisemi aldım. Diğerleri gibi benim için sorun teşkil etmiyordu kıyafet seçimi. Hem sade hem de şıktı. Omuzlardan askısıyla aşağı doğru genişleyerek uzanan elbisem dizkapağım seviyesindeydi. Cüretkar veya diğer bir deyişle davetkar bir kıyafet olmadığı halde,makyajımla gayet şık durmuştu. Belki de tek tahrik edici şey,elbisemin altına sütyen takmamış olmamdı. Babamın beni gördüğündeki prensesim iltifatı; hayatımdaki en çok güvendiğim erkek olmasıdan ötürü, beni çok mutlu etmişti. Sımsıkı sarılmış,kulağıma eğilip‘çok güzel olmuşsun, seni seviyorum’ değişi, ömrümün sonuna kadar duyabileceğim en masumane cümlelerdi . O gün geç geleceğimi söyledim. Zaten gittiğim yerde çok uzak değildi, zira babamda annem de çok rahat insanlardı. Özellikle annem kendi hayatında, aramızda varlığıyla yokluğu birbirine denk bir hayat yaşıyordu.Hakan’ın koluna girdiğimde bir çift olduğumuzu ilan eder gibi olmuştuk. Ama aramızda anlamsız bir soğukluk vardı. Alışılmış nasılsınlar dışında birşey konuşmamıştık. Bence ne söylemesi gerektiğini yada olanlardan sonra nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Sanki hata yapmış ve bir türlü toparlanamamış birinin piskolojisini yansıtıyordu. Birşeyler yapması gerekiyordu ama bunu daha önce tecrübe etmemiş oluşu, onu bir çıkmaza sokuyordu belli ki. Bu halinden sıkılmıştım.

Bir an önce bu havadan kurtulup, kendimi müziğin ritmine kaptırmam gerektiğini düşünüyordum. Sahilde ateşler yanmış, mini bir bar kurulmuş, herkes elindeki içkisini yudumlayıp etraftaki kızları süzmekteydi. Müzik çok güzeldi, sanki ritimler kıyıya vuran dalgalara ayak uyduruyor gibiydi. Bizim varmamızla bir anda etrafımız Ayşenur’un arkadaşlarıyla sarıldı. Herkes birbiriyle konuşuyordu. Bu arada Hakan’ın yanına da voleybol takımından arkadaşları geldi. O da beni tanıştırmak zorunda kaldı arkadaşlarıyla. Yiğit elimi sıktığında içimde birşeylerin aktığını hissettim. Çok olgun ve bizlerden yaşça büyük görünüyordu. Diğerlerinin gereksiz konuşmalarına pek fazla katılmıyor,arada kaçamak bakışlarla bana bakıyordu. Evet.. Etkilenmiştim ondan fazlasıyla. Çevresinden farklı oluşu, sessiz ve olgun tavırları beni bir anda onun atmosferine sokmuştu. Çok tatlı bir yüzü,dalgalı saçları ve kirli bir sakallı vardı. Bana göre orda ki en yakışıklı ve en arzulanası insan oydu. Uzun boyu,geniş omuzları ve fit görüntüsüyle benim için tam bir prens gibiydi. Bu arada Elif’le Alper geldi yanımıza. Ellerinde bizim için getirdikleri biralar vardı. Bugün içmeliydim; tam anlamıyla sarhoş olmasamda, biranın verdiği o nahoş baş dönmesine ihtiyacım vardı. Yiğit’in yanına birileri gelmiş, muhabbete başlamıştı. Ama hem o hem ben, kaçamak bakışlarla gözlerimizi birbirimizden alamıyorduk. Dans müziği çaldığı an ayak parmaklarımdan başlayıp yukarılara doğru çıkan bir elektriklenme hissettim. Bunun nedenini çok iyi biliyordum; Yiğit’in beni dansa kaldırma olasılığı...

Bu bile beni yeteri kadar heyecanlandırmıştı.

Onun kollarında savrulmak istiyordum bütün benliğimle. Daha fazla bakmaya başladı bana. Bende ona.. Davet ediyor gibiydim. Onunda beni arzuladığını her halinden anlaşılıyordu. Evet işte.. yanıma doğru yaklaştı ve tam karşımda kulağıma eğilip duyabileceğim eşikte ‘bana bu dansı lutfeder misin?’ dedi usulca.Uzattığı elinin üstüne elimi koydum ve onun peşi sıra, süzülerek dans edilen alana çıktık. Bir eli belimde, benimki boynunda, diğer ellerimiz birbiri üzerinde yavaş bir ritimde sallınıyorduk. ‘Çok güzelsin ‘ dedi sessizce. Teşekkür ettim ve onunda çok iyi göründüğünü söyledim. Gülümseyerek karşılık verdi. Üstünde; üst düğmeleri açılmış beyaz bir gömlek altında da taşlanmış açık mavi bir kot pantolon vardı. Gömleğinin darlığından vucudunun kaslı yapısı fazlasıyla belli oluyordu. Uzun bir süre böyle sessizce dans ettik. Gözlerimi kısmış,müziğin arasında dalgaların kendi aralarında ki dansını dinliyor, pırıl pırıl gökyüzünün ona eşlik etmesini izliyordum. Müzik değiştikçe ve slowlaştıkça birbirimize daha fazla yaklaşmış, Yiğit iki elini birden belime dolamış bende ellerimi boynunda kavuşturmuştum. Fazlaca yakınlaşmıştık ve ikimizinde vücut sıcaklığı giderek artıyordu. Bu arada etrafa bakarken Hakan’ı gördüm. Yüzünde anlamsız bir ifade vardı, çaresiz gibiydi, birşeyleri kaçırdığını düşünüyor ve içkisini kafasına dikiyordu. Beni kaybediyordu an ve an.. Bense gittikçe Yiğit’in oluyordum. Acınası bir hal almıştı bakışları. Daha fazla yormamak adını kafamı çevirdim Yiğit’in mavi gözlerine.

Bana bakıyordu, bakışlarında arzu ve şehvetin en doruk noktası vardı. O an gelmişti ve kulağıma eğilip ‘başbaşa kalmak ister misin’ dedi. ona sadece ‘olur ‘ diyebildim. Yalnız Pınar’a giderken veda edebilmiştim. O da zaten alkolün etkisiyle başını sallayabilmişti ancak. Usulca, sanki uçuyormuşçasına süzüldük partiden. Biraz ilerde arabasına binip yola çıktık. Bir eliyle direksiyonu,diğeriyle elimi tutup, karanlık yolda yavaş yavaş ilerliyoduk. Heyecandan yine titremeye başlamıştım. Hiç birşey düşünmüyordum ondan başka. Arada dalgalı saçlarının pencereden gelen hafif rüzgarla savrulmasına bakıyor, gülümsüyordum. Bir ara başımı omzuna yaslamış, gecenin huzur dolu sessizliğine bırakmıştım kendimi. Bir evin önünde durduk ve farları kapattı; ‘geldik ‘ dedi. Tam inecekken ‘bir dakika’deyip hızlıca kapıma geldi. Kapımı açtığında, ona sadece ‘çok tatlısın’ diyebilmiştim. Beni kırmaktan ve bu güzel havayı bozmaktan korktuğu gözlerinden anlaşılıyordu. Ama aynı gözlerde bana karşı hayranlık ve arzu pırıltıları süzülüyordu. Eve girdiğim an ayaklarımın artık beni taşıyamadığını hissetmeye başlamıştım. Salona doğru geçtik. Kendimi koltuğa attığımda rahatlamaya ve heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. ‘Birşeyler içelim istersen,gerginliği alır ‘ dedi. Ne içmek istediğimi sorduğunda, seçimi ona bırakmanın en doğrusu olacağına karar verdim. Birer kadeh vodka kokteylle yanıma yaklaştı. Daha önce hiç vodka içmemiştim. ’Daha önce içmedim, çarpmasın’ dediğimde ‘çok fazla düşünme, emin ol iyi gelir ‘ dedi.

Damağıma gelen vişne tadının yanında sert ve duygusuz bir içkiydi vodka. Uzun bir sessizlik aldı bu arayı.Kadehimin bitmesine yakın başımın hafifçe döndüğünü farkediyordum. Yiğit bana doğru yaklaşmış bense koltuğun ucuna doğru kaymıştım. Bacağım koltuğun sonunda olduğumu söylüyordu , titriyordum hem korku hemde heyecan beni perişan etmeye yetmişti. Ona bakmamaya çalışıyordum taki eliyle yüzümü kendine çevirene kadar. Göz göze gelmemizle dudaklarımızın birleşmesindeki süre belki saniyelerden bile kısaydı. Ateşlice öpüşmeye başlamıştık. Deliler gibi,ağızlarımız birbirine kenetlenmişcesine öpüşüyorduk. Vücudumu basan ateş parmaklarımın ucundan çıkacak gibiydi. Yanıyordum ,o ise her seferinde daha fazla baskı uyguluyordu dudaklarıma. Bir eliyle bacaklarıma dokunmaya, diğer eliyle g*ğüslerimi okşamaya başlamıştı. Tutkulu bir şekide, aylarca birbirinden ayrı, hasret çekmiş sevgililer gibi sevişiyorduk. G*ğüslerime dokundukça uçlarının sivrileştiğini hissediyordum. İyice irileşmiş ve dikleşmişlerdi, uçları elbisemden farkedilecek hale gelmişti. Bu durum onu o kadar çok tahrik etmiş olmalıydı ki; artık omzundan elbisemin iplerimi sıyırmaya başladı. Soymak ve biran önce bana sahip olmak istiyordu. Kulağına sesizce ‘yatağına gidelim’ dedim inleyerek. O kadar sessiz söylemiştim ki, beni duyup duymadığından bile emin değildim. ’Tamam ‘ dedi ve kucağına alıp hızlıca odasına götürdü.

Gece lambası yanan büyükçe yataklı bir odaya getirdi beni ve yatağa uzattı.

Bir anda üzerimde bulmuştum onu, ateşli şekilde öpüşmeye devam ediyorduk kaldığımız yerden. Ben bir ara safifçe doğrulup gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Gömleğini çıkardığımda artık tenine daha rahat dokunabiliyor ona daha iyi karşılık veriyordum. Genişçe omuzları ve kaslı g*ğüsleri beni benden almaya yetmişti. Dudaklarımı bırakıp aşağılara inmeye başladı. İki eliyle elbisemin iplerini aşağı dogru sıyırdığında,uçları dimdik olmuş g*ğüslerim tam karşısındaydı. Dilini g*ğüs uçlarıma, en hassas bölgelerime değdiği an gözlerim kaymış, inlemelerim artmış ve artık film benim için kopmuştu. Deliler gibi inliyordum; durdurulamaz bir yola girmiştik ve herşeyimi önüne sunma arzusu beni yakıyordu. İstiyordum onu, sussuzlukta suya kanar gibi.. Delice arzuluyordum onu. Beni doyasıya yalamasını, sertçe becermesini fısıldıyordum iniltilerimle kulağına.. Hem elbisemi hem de pantolonunu bir çırpıda çıkarmış ve ayırmış olduğum bacaklarımın arasından üstüme yığılmıştı. g*ğüslerimi yalıyor, emiyor ve diliyle uçlarına daireler çiziyordu. Bazen uçlarını bir coçuk misali içine çekiyordu. Zevkin doruklarındaydım ve orgazm olmaya giderek yaklaştığımı hissediyordum. Evet çok az vardı en zirvelere ulaşmaya. Elini tutup kilotumun üstünden klitorisimin üzerine bıraktım. Beni incitmeden yavaşça dokunmaya başladı. K*lotum sırılsıklam olmuştu. Zevk sularım süzüldükçe süzülüyor ,v*jina*ın yanaklarının ayrılıp, suyumun arka deliğime ulaştığını hissedebiliyordum.

Belki bu zamana kadar hiç bu kadar ıslanmamıştım. Bu benim en uç deneyimim oluyordu ve ben bunu en şiddetli şekilde yaşıyordum. Kulağına ‘çok az kaldı ‘ diyebildim müthiş bir inlemeyle. ‘lütfen k*lotunu çıkarmama izin ver’ dedi sanki onu daha önce reddetmişim gibi.. Gözlerimi kapatmış, kafamı arkaya atmış bacaklarım ayrık bir şekilde beni nirvanaya ulaştırmasını bekliyordum. Elini çekmesini istemiyordum çünkü bu anın büyüsü bozulacak gibi geliyordu bana. ‘yalvarırım devam et ‘ dedim son gücümle. O da son bir hamleyle elini kilotumun içerisine sokmuş ve o parmaklarıyla en özelime dokunmaya başlamıştı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, bacaklarımın kasıldığını, bir titremenin diğerini takip ettiğini ve org*zm olduğumu hissediyordum.. İnliyordum uzun uzun.. İnlemelerim yankılanıyor, yerini bağrışlara bırakıyordu. Hayatımın o zamana kadar ki en şiddetli kasılması yaşıyordum. Şuan bunları yazarken bile o anı bütün hücrelerimde hissediyorum. O 20-30 saniye benim için hayatımın unutulmaz anlarından biriydi. Gözlerimi açtığımda Yiğit’in bana, hayret bir okadar da mutlu olmuş bir şekilde bakmakta olduğunu gördüm. Onun mutlu olması benim içinde önemliydi. Yanıma uzandı..p*nisi boxerını delecek kadar şişkin duruyordu.Hayatımda sadece birkez dokunmuş olduğumu belli etmeden onu rahatlatmam gerektiğini biliyordum.Elimle aletini okşuyordum, gözlerinden çok zevk aldığı belli oluyordu .fazlasıyla tahrik olmuştu. Aleti okadar dikleşmişti ki ucunu görebiliyordum. ’ayla beni boşaltır mısın?’ dedi kısık bir sesle.

Bunu fazlasıyla arzuluyor ve tabiki de hakediyordu.

Filmlerde gördüğümüz o klasik sahnelerin okadar da kolay olmadığını anlıyordum zaman geçtikçe.Cesaret gerekiyordu adım atmam için..Boxerını bir hamlede cıkardı üzerinden ve elimi p*nisinin üzerine koydu.Kalınca ve orta boy bir p*nise sahipti resimlerden gördüğüm kadarıyla. Ama elimde okadar büyük duruyordu ki bir an ne yapacağımı bilemedim.Okşuyordum, sıvazlıyordum elimle gel gitler yapıyordum.